VOLUBİLİS
Sabah saat 6 gibi uyanıyoruz ve
alt kata inerek otelin orta bölümünü işgal eden avluda mükellef bir kahvaltı
yapıyoruz. Kahvaltıda bir daha bize ikram edilmeyen zeytin ezmesine
bayılıyoruz. Burada kullandıkları yağdan olacak hamurları hem yağlı hem de lezzetsiz
ve ağır kokulu hamur işlerinden biraz tadarak bir kenara bırakıyoruz.
Burada her şey Fransa’dan
geliyor. Konuşma dilleri garip bir Arapçayla Fransızca kelimelerden oluştuğu
gibi küçük büyük herkes Fransızca biliyor. Kahvaltı sonrası hesabımızı ödüyoruz
ve medina dışında bıraktığımız arabamıza biniyor ve navigasyon aletimizin
rehberliğinde yola koyuluyoruz. İlk durak Volubilis.
Volubilis’e Meknes kentinin içinden geçilen bir yoldan
varılıyor. Burada sürat kurallarına kesin uymakta fayda var her yerde polisler
beklemekte. Rabat’tan ayrılırken navigasyon aletimizin bizi otoyollara
soktuğunu girdikten sonra anlıyoruz ve ilk çıkıştan çıkıyoruz.
Bir gün önce az para
bozdurduğumuzdan köylerden geçerken döviz bozduracak yer arıyoruz. Bir saat
kadar yol aldıktan sonra küçük bir köyün içinde kırık dökük bir döviz dükkanı
görüyoruz ve ihtiyacımız olan dövizi bozdurarak yola devam ediyoruz.
Otoyol ile gitsek 2 saatlik
mesafeyi, şehirler arası geliş-gidişli dar yollardan yaparak 4 saatte alıyoruz.
Meknes’in içinden geçip Volubilis’e doğru gidiyoruz. Bir yerde alet bizi dar ve
kötü bir yola sokuyor biraz heyecan katılmaya başlayan yolculuğumuz yarım saat
içinde geniş bir yola çıkınca sona eriyor. Biraz sonra volubilis’e giden yolda
bulunan köprünün yıkıldığını görüyoruz. Önce dağın başında şaşkın şaşkın
etrafımıza bakıyoruz, uzaktan silüetini gördüğümüz Volubilis çok yakınımızda
olasına rağmen oraya aracımızla gitme kararındayız.Alternatif bir yolu makineden
bularak geldiğimiz son 15 km. yi geri
gidip yeni bulduğumuz yoldan antik kente ulaşıyoruz.
Volubilis, Türkiye’de yüzlerce
örneği bulunan antik kentlerden pek farklı değil. Bir eksik var o da bizim
gezerken görmeye alıştığımız tiyatrosu maalesef yok. Burada arkeolojik kazılar
bitmiş gibi geldi ama kentin restarasyonunu bir zamanlar bizim bilim
adamlarımızın da yaptığı gibi betonlamak olarak görmüşler burada da, tek
kelimeyle üzüntü vericiydi.
Fas bizden 30 sene kadar geride
desek yanlış olmayacak. Antik kente bir sürü tur otobüsü gelmekte ve yüzlerce
kişi burayı gezse de doğru dürüst bir kafe benzeri bir tesisi yok. Olan da
yıkık dökük bir yerdi.
Hamamı ve imparator Caracalla
onuruna inşa edilen zafer takı gezdiğimiz yerlerden bazılarıydı. Bir saat kadar
bir sürede gezimizi sonlandırdık.