4 Aralık 2012 Salı

FAS 2


VOLUBİLİS


Sabah saat 6 gibi uyanıyoruz ve alt kata inerek otelin orta bölümünü işgal eden avluda mükellef bir kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltıda bir daha bize ikram edilmeyen zeytin ezmesine bayılıyoruz. Burada kullandıkları yağdan olacak hamurları hem yağlı hem de lezzetsiz ve ağır kokulu hamur işlerinden biraz tadarak bir kenara bırakıyoruz.



Burada her şey Fransa’dan geliyor. Konuşma dilleri garip bir Arapçayla Fransızca kelimelerden oluştuğu gibi küçük büyük herkes Fransızca biliyor. Kahvaltı sonrası hesabımızı ödüyoruz ve medina dışında bıraktığımız arabamıza biniyor ve navigasyon aletimizin rehberliğinde yola koyuluyoruz. İlk durak Volubilis.


Volubilis’e  Meknes kentinin içinden geçilen bir yoldan varılıyor. Burada sürat kurallarına kesin uymakta fayda var her yerde polisler beklemekte. Rabat’tan ayrılırken navigasyon aletimizin bizi otoyollara soktuğunu girdikten sonra anlıyoruz ve ilk çıkıştan çıkıyoruz.

Bir gün önce az para bozdurduğumuzdan köylerden geçerken döviz bozduracak yer arıyoruz. Bir saat kadar yol aldıktan sonra küçük bir köyün içinde kırık dökük bir döviz dükkanı görüyoruz ve ihtiyacımız olan dövizi bozdurarak yola devam ediyoruz.
Otoyol ile gitsek 2 saatlik mesafeyi, şehirler arası geliş-gidişli dar yollardan yaparak 4 saatte alıyoruz. Meknes’in içinden geçip Volubilis’e doğru gidiyoruz. Bir yerde alet bizi dar ve kötü bir yola sokuyor biraz heyecan katılmaya başlayan yolculuğumuz yarım saat içinde geniş bir yola çıkınca sona eriyor. Biraz sonra volubilis’e giden yolda bulunan köprünün yıkıldığını görüyoruz. Önce dağın başında şaşkın şaşkın etrafımıza bakıyoruz, uzaktan silüetini gördüğümüz Volubilis çok yakınımızda olasına rağmen oraya aracımızla gitme kararındayız.Alternatif bir yolu makineden bularak  geldiğimiz son 15 km. yi geri gidip yeni bulduğumuz yoldan antik kente ulaşıyoruz.

Volubilis, Türkiye’de yüzlerce örneği bulunan antik kentlerden pek farklı değil. Bir eksik var o da bizim gezerken görmeye alıştığımız tiyatrosu maalesef yok. Burada arkeolojik kazılar bitmiş gibi geldi ama kentin restarasyonunu bir zamanlar bizim bilim adamlarımızın da yaptığı gibi betonlamak olarak görmüşler burada da, tek kelimeyle üzüntü vericiydi.


Fas bizden 30 sene kadar geride desek yanlış olmayacak. Antik kente bir sürü tur otobüsü gelmekte ve yüzlerce kişi burayı gezse de doğru dürüst bir kafe benzeri bir tesisi yok. Olan da yıkık dökük bir yerdi.
Hamamı ve imparator Caracalla onuruna inşa edilen zafer takı gezdiğimiz yerlerden bazılarıydı. Bir saat kadar bir sürede gezimizi sonlandırdık.