26 Kasım 2012 Pazartesi

FAS 1


RABAT

Sabah saat 09:50 uçağıyla yola çıktığımız Fas gezisine, Kazablanka hava alanına inmemizle başlamış oluyorduk.

 Pasaport kuyruğu biraz yavaş olsa da yeni bir ülke heyecanından olacak huzursuz olmadık. Pasaport kuyruğundan sonra valizlerimi alıp daha önce internet üzerinden 10 günlüğüne kiraladığımız ve bu kira için 650 TL yi peşin ödediğimiz kiralama firmasının ofisine, terminal içinde uzun bir yürüyüş sonunda ulaşıyoruz. Arabamız hazır ve işlemleri yapmamızla, aracımızı havaalanının otoparkından teslim alıyoruz.
İlk işimiz Türkiye’deyken bir aylığına 9 USD vererek kiraladığımız Fas haritasının içinde olduğu, gene daha önceden içine girdiğimiz adreslerin bulunduğu navigasyon aletimizi çantamızdan çıkararak arabaya monte etmek oluyor. İlk gideceğimiz yer Rabat.

Rabat’ta Riad Dar Zouhour otelinde kalacağız. Datça’da kalacağımız otellerin yerlerini GPS’ye kaydettiğim gibi Google eart’dan da inceliyerek iyice beynimde yer almasını sağladığım ilk yere doğru navigasyon aletimizin yardımıyla yol almaya başlıyoruz. İlk dikkatimizi çeken her adım başı yollarda polislerin durduğu oluyor. Burada polislere itirazsız uyuluyor. Sürat tahditlerine uyarak ve döner kavşaklarda soldan gelenin önceliği ilkesine riayet ederek sürüyorum arabayı. Bizdeki gibi kimse kimseyi trafikte taciz etmiyor ve sabırla önündeki aracı gerekirse bekliyor, ne korna ne taciz burada kesinlikle yok.

Fas’ta kalacağımız otelleri, çoğunlukla eski kentin ( Medina ) içinde bulunan, restore edilmiş geleneksel Fas evlerinden seçtiğimizden, aracımızı koyacağımız otoparklarla oteller arasında yürüyüş yolu olarak 600 – 800 metrelik mesafeler bulunuyor. Medinaların içleri en fazla 3-4 insanın yan yana yürüyebileceği kadar genişliğe sahip yollardan oluşuyor. Hal böyle olunca da araçlara kapalı bu geniş alanda ( Medina) herkes yürüyor.

Öncelikle burada yazmadan geçemeyeceğim, elimizdeki GPS makinası bilmediğimiz bu yerde bizi iğne deliklerinden geçirecek kadar başarıyla yönlendiriyor ve önceden tesbit ettiğim otopark alanına varıyoruz. Fas’ta yabancıysanız yerli halkın 10 ile 100  katı kadar fazla ücret ödeyeceğinizi göze alacaksınız. Buna rağmen hala ucuz bir ülkeye geldiğiniz hissediyorsunuz.
Uzatmayalım… Aracımızı otele en yakın gelecek bir bölgeye par ederek anlaştığımız otoparkçıya 2 euro gecelik ücreti peşin ödeyerek eşyalarımızı alarak otele doğru yürümeye başlayacağız da google eart’tan baksak ta karmakarışık medina da otele gidecek cesareti bulamadığımızdan otoparkçının yardım talebini geri çevirmiyoruz ve 2 euro da adres için verip otelimize varıyoruz. İlk deneyim  olması her halde, içeri girdiğimizde büyüleniyoruz. Burada, İlk sürpriz bizi karşılıyor, bu ülkede İngilizce bilenlerin sayısı o kadar az ki, oteldeki sempatik ön büro elemanıyla tarzanca anlaşarak odamıza yerleşiyoruz.
Otele eşyalarımızı bırakarak saatin daha 15:30 olmasını da değerlendirmeyi amaçlayarak Ayşegül’ün önceden çalıştığı, Tarihi yerler, gezilecek yerler, yeme içme noktaları gibi bilgilerinden yararlanmaya başlıyoruz.
Karı koca gideceğimiz ülkelerdeki ulaşım yerlerini ve otoparkları ben, gezilecek yerleri ise eşim, çalışıyor. Böylece yaptığımız bu grup çalışması sonucu seyahatimizin iyi geçmesini, bir problem riskinin minimuma inmesini sağlamış bulunuyoruz.
Otelden dışarı çıkıyoruz ve surların dışına çıkarken de geçtiğimiz yolları beynimize kazıyoruz, burada her yer birbirine o kadar benziyor ki dikkatli olunmazsa labirent de yolunu bulmaya çalışan fareden farkımız kalmayacağının bilincindeyiz.

Denize doğru yürüyoruz hedef Kazbah of the( des ) Udays. Burası okyonusu kuş bakışı gören büyük kale gibi bir saray. 



Dar sokaklardan bize rehberlik yapmak isteyen Faslıları yararak ulaşıyoruz. İlk izlenimler den olacak hoşumuza gidiyor sonraları çok daha güzel yerleri göreceğimizi bilmiyoruz tabiî ki.

Oradan çıkıp eski şehrin yanında yer alan sug’a giriyoruz. Sug, burada bizdeki kapalı çarşı benzeri alışveriş mekanlarının bütününe deniliyor. 


Girdiğimiz sug da yol almaya başlıyoruz, artık yorulduğumuzu hissettiğimizden geri dönme yerine tahmini bir yön tayin edip kalabalıkta yürümeye başlıyoruz, uzunca bir süre gitmemize rağmen hala ana caddelerden birine çıkamamak ve kalabalığın artmasından sıkılarak ilerlemeye çalışıyoruz.



 Aynı Mahmutpaşa gibi bir çarşıda kalabalığı yarmaya çalışarak yürümeye çalışıyoruz ve 1 saat sonunda yönümüzü tayin edebilecek caddelerden birine çıkabiliyoruz. Hava iyice kararmış karnımız aç yemek yiyecek bir yer arıyoruz. Etrafta bir sürü lokanta var ama gözümüz hiçbirini tutmuyor.
Ayşegül notlarını çıkartmış bir takım yerleri söylüyor ama yönümüzü ve yerimizi bilememenin yanında kimsenin İngilizce bilmemesi nedeniyle çevremizden de yardım alamıyoruz. Burada herkes Fransızca yı ana dili gibi biliyor ama İngilizceden bir kelime bile anlamıyorlar. Sonunda duran trafikte şöförü  hanım olan araca  “ mc donals “ diye soruyoruz ve bize tarzanca da olsa tarif ediyor.

Biraz yürüdükten sonra hala bulamadığımız Mc Donald yerine kapısında güvenlik görevlisi bulunan bir restouranta giriyoruz.


Yanında bira eşliğinde ızgara bir et yiyoruz ve otelimize doğru aldığımız tarifle birlikte yürüyoruz.

 Yarım saat sonra otelimizdeyiz ve sabah erkenden kalkacağımızdan hemen uykuya çekiliyoruz.

Sabah gün doğumu uyanıyoruz.